Yapay Kalp Kapağı Çeşitleri
Kalp kapakları, kalp içerisinde yer...
Halk arasında kozmetik bir sorun olarak değerlendirilen varis, aslında toplardamarların fonksiyonlarını yerine getirememesinden kaynaklanan, bir dolaşım hastalığı olan venöz yetersizliğin önemli bir belirtisidir. Toplardamarları etkileyen bir problem olarak varis, atardamar hastalıklarına oranla beş kat daha fazla karşımıza çıkmaktadır. Bu bakımdan, sıkça karşımıza çıkan ve tedavi edilmediğinde önce yaşam kalitemizi, daha da ilerlemesi durumunda ise hayatımızı tehdit edebilecek boyutlara ulaşan varisin ne olduğuna ve semptomlarına değinmek faydalı olacaktır.
Sistematik işleyen bir mekanizma olarak vücudumuzda, toplardamarlar (venler) dolaşım sistemi için önemli bir fonksiyona sahiptir. Kalp tarafından pompalanan temiz kan arterler tarafından vücuda dağıtılır ve ayak parmak uçlarına kadar getirilir. Ayak parmak uçlarına kadar getirilen kanın, yeniden temizlenmesi için kalbe ve akciğerlere geri gönderilmesi görevi bacaktaki toplardamarlara aittir. Ancak, damarlarda bulunan ve kanın doğru akışını gerçekleştirmeye yardımcı olan kapakçıklar (valfler) bozulduğu zaman dolaşım sistemi fonksiyonlarını doğru şekilde gerçekleştirememekte ve kan kalbe doğru kaçabilmektedir. Bu noktada, damarlarda meydana gelen ve bütün bir dolaşım sisteminin bozulmasına sebep olabilen durum, varis adını almaktadır. Varis, temel görevi kanın oksijenlenmesini sağlamak ve dolaşıma yeniden katılması için kanı taşımak olan toplardamarlardaki kapakçıkların bozulmasıyla meydana gelen durumdur. Bu kapakçıkların bozulmasıyla, oksijenlenmiş kan yukarıya taşınamamakta, damar içinde birikerek varis halini almaktadır.
Varisler; ağırlık hissi, ağrı, şişlik, parestezi, gece krampları, yorgunluk ve kaşıntı, huzursuzluk gibi hislerle semptomlar oluşturabilmektedir. Genel itibariyle varisin kendini gösterme durumlarını şu şekilde sıralayabiliriz:
Varis tedavisinde, hangi hastaya hangi tedavi yönteminin uygulanacağı varislerin durumuna göre belirlenmektedir. Bu nedenle varislerin durumunu belirlemek amacıyla, fizik muayenenin yanı sıra, doppler ultrasonografi çekilmesi gerekmektedir.
Vücutta, şiş, koyu renkli, düz olması gerekirken sıklıkla kıvrımlı, büküntülü ve anormal derecede genişlemiş halde ortaya çıkan varisler, skleroterapi yöntemiyle tedavi edilebilmektedir. Variköz ven olarak da adlandırılan varislerin yok edilmesi amacıyla, sklerozan madde enjeksiyonu yapılması yöntemi, skleroterapi adını almaktadır. Sklerozan madde, tıpta sık kullanılan terimlerden biridir ve sertleştiren manasına gelmektedir. Uygulanmasıyla, kıvrımlar ortaya çıkmış ve anormal derecede genişlemiş olan damarların kurutulması sağlanır.
Skleroterapi yöntemiyle, enjekte edilen sklerozan madde damarların büzüşmesine ve kurumasına olanak sağlamaktadır. Biriken küçük kılcal damarlar yoluyla bir damar izi oluşturulmakta ve biriken kan sağlıklı damarlara böylelikle yönlendirilebilmektedir. Oluşan damar izi ise, dokular tarafından absorbe edilip kaybolmaktadır. Yani, damar içine enjekte edilen ilaç yoluyla damar kapatılmakta, bu süreçte kan akışı sağlıklı damarlara yönlendirilmekte ve böylece varisli damarlar, zaman içinde vücut tarafından ortadan kaldırılmaktadır.
Günümüzde sklerozan madde olarak, hipertonik serum fizyolojik, sodyum tetradesil sülfat, polidokanol, etil alkol olmak üzere etkili ve güvenli birçok madde kullanılmaktadır. Bu etkili ve güvenli maddelerin geliştirilen yöntemlerle uygulanmasıyla birlikte skleroterapi yöntemi hızla tercih edilen yöntemler arasında yer almaya başlamıştır. Türkiye' de skleroterapi yönteminde enjekte edilen ilaç ise daha çok, polidokanoldur. Skleroterapi yöntemi, çapı 1-4 mm arasında olan varislere uygulanmaktadır.
Skleroterapi yöntemiyle vücuda enjekte edilen sklerozan maddenin enjekte edilme yöntemi farklılaşabilmektedir. Hatta skleroterapi yöntemi enjekte yöntemine göre 2'ye ayrılmaktadır. Bu yöntemler:
Direk sıvı olarak enjekte yöntemiyle skleroterapi; kılcal damarların tedavisinde %0,5'lik polidokanol havayla karıştırılmadan sıvı olarak PPD iğnesiyle enjekte edilmektedir. Bu iğnelerin hacmi çok küçük yapıdadır ve dolayısıyla köpük hazırlamaya uygun değildir.
Köpük skleroterapi yöntemi; damarlara enjekte edilen sıvı sklerozanın hava ile karıştırılarak köpük olarak enjekte edilmesi yöntemidir. Köpük skleroterapi için daha çok, 23-25 G kelebek iğneler kullanılmaktadır. Köpük skleroterapi sırasında hastalara tek seansta verilen hava miktarı 8 ml'yi geçmemelidir. Kullanılacak olan ilaç miktarı, hastanın vücut ağırlığına göre henüz işleme başlamadan önce planlanmalıdır.
Skleroterapi etkili ve kısa süren bir işlemdir. Hastanın aynı gün gündelik yaşamına dönmesine olanak sağlaması sebebiyle de tercih edilen bir yöntemdir.
Doğum kontrol hapı kullanan hastalarda tedavinin kullanılmasında bir sakınca görülmemektedir. Ancak geçmişte pıhtılaşmayla ilgili sorun yaşamış kişilerin tedaviye uygun olup olmadığı, doktor tarafından yapılan tetkikler sonucunda belirlenebilmektedir.
Varis tedavisinde yapıştırıcı yöntemi; tıbbi bir yapıştırıcı madde olan siyanoakrilatın, varisli damarlara enjekte edilmesi yoluyla gerçekleştirilen yöntemdir. Siyanoakrilat enjekte edilen varisli damarlar, bu tıbbi yapıştırıcı madde yoluyla birbirine yapışmakta ve ortadan kaldırılmaktadır. Tıbbi yapıştırıcı madde, bir katater, yani ince bir tüp yoluyla varisli damar içine yerleştirilmekte, sonrasında damar kapatılmakta ve doğal olarak kan akışının bacaktaki diğer sağlıklı damarlara geçişi sağlanmaktadır.
Varis tedavisinde yapıştırma yöntemi sırasında anestezi kullanılmamakta, kesi ve dikiş yapılmamaktadır. Dolayısıyla hasta günlük hayat akışına kaldığı yerden devam edebilmektedir. Ayrıca varis tedavisinde yapıştırma yöntemi, uygulama sonrası herhangi bir iz, leke ya da morluk oluşumuna sebep olmaması bakımından da diğer yöntemlere göre avantajlıdır.
Varis tedavisinde, ameliyatsız tedavi yöntemi olarak kabul edilen ve en başarılı yöntemlerden biri olan yapıştırma yöntemi giderek daha sık uygulanmaya başlanan, etkili bir yöntemdir.