Damar Hastalıkları
Vücudumuzda bulunan damarların göre...
Atardamarlar kalpten pompalanmakta olan tüm kanı vücut dokularına taşımakla görevlidirler. Atardamarların duvarları elastik bir yapıya sahiptir. Bu nedenle taşıma işlemi düzenli bir ağ sisteminde bozulmadan devam etmektedir. Kalp, beyin gibi hayati organlar başta olmak üzere diğer tüm organlar ve dokular bu atardamarlardaki oksijenden beslenerek fonksiyonlarını sürdürmektedirler.
Koroner Arter Hastalığı Nedir Nasıl Tanı Konur sorusuna geçmeden önce ilk olarak koroner arter nedir sorusuna yanıt vermek gerekir. Koroner Arterler kalbi besleyen atardamarlardır. Koroner arterler aortadan ilk ayrılan damarlardır ve kalbin yüzeyinde seyrederler. Görevleri kalp kasını beslemek ona oksijen taşımaktır.
Koroner Arter Hastalığı (KAH) kalp kasını besleyen bu koroner arterlerde daralma ya da tıkanma sonucunda kan akımının azalması ya da tamamen kesilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Bulguların başlaması basit nonspesifik bir göğüs ağrısı olabileceği gibi bazen de hasta doğrudan kalp krizi geçirebilir hatta hayatını kaybedebilir. Bu nedenle koroner arter hastalığında erken tanı çok önemlidir. İhmâl edilmiş bulgular sonucunda hasta kalp krizi geçirirse, hayatını kaybetmese bile kalp kasında ağır hasar meydana gelebilir. Hastalığın altında yatan asıl neden ise genellikle damar sertliği olarak bilinen “ateroskleroz”dur.
Hastalığa ait belirti ve bulgular genel olarak 40 yaş sonrasında görülmektedir. Ancak aile öyküsünde koroner arter hastalığı olan kişilerde daha erken yaşlarda da görülebilir. Erkekler kadınlara oranla daha büyük bir risk taşımaktadır. Kadınlardaki östrojen hormonunun kalp krizini önleyici olduğu düşünülmektedir. Bu nedenle genellikle östrojen hormonunun azaldığı menopoz dönemi sonrasında kadınların koroner hastalığı riski taşıdığını ve hastalığın görülme sıklığının arttığını söyleyebiliriz.
Koroner arter hastalığının risk faktörleri iki ana grupta ele alınabilir. Bu iki ana grubun başlıklarını değiştirilebilen ve değiştirilemeyen risk faktörleri oluşturmaktadır. Değiştirilebilen risk faktörleri içerisinde ilk olarak sigara kullanımı bulunmaktadır. Hipertansiyon (yüksek tansiyon), yüksek kolesterol, fiziksel aktivitenin az olması ve alkol tüketimi de bu başlık içerisinde toplanmaktadır. Değiştirilemeyen risk faktörleri içerisinde de; ileri yaş, cinsiyet, aile içerisinde 50 yaş öncesi koroner arter hastalığı öyküsü bulunması gibi unsurlar bulunmaktadır.
Koroner Arter Hastalığı Nedir Nasıl Tanı Konur başlığı içerisinde ele alınan risk faktörleri arasında şeker hastalığı da sayılabilmektedir. Ancak bu aşamada düzeltilebilir risk faktörlerinin ele alınarak korunma yollarına gidilmesi tercih edilmektedir. Bu yaşamsal değişikliklerin yapılması ya da ortadan kaldırılması risk faktörlerinin ortadan kaldırılmasına yardımcı olabilmektedir.
Koroner Arter Hastalığında en önemli risk faktörü sigaradır. Sigara tüketiminin durdurulası ve sigara içilen alanlardan uzak durulması hastalığın gelişimi açısından son derece önemlidir. Kandaki yüksek kolesterol seviyesi hastalığın gelişimine direk etki etmektedir. Bu nedenle diyet ve ilaç tedavisi yöntemleri ile kolesterol seviyesinin normal sınırlara indirilmesi gerekmektedir. Düzenli egzersiz ve günlük yapılan yürüyüşler hastalıktan korunmak için önemli bir basamaktır. Bu yaşamsal önlemlerin alınması aşamasında kilo alımının da önüne geçilmelidir. Fazla kilolu kişilerin sağlıklı beslenme ve egzersiz kurallarına uyması ile normal kiloya düşmesi kaçınılmazdır. Yüksek tansiyon hastalarının ve diyabet hastalarının da kontrol altında tutulmaları gerekir. En önemli nokta ise ani ataklara neden olan stresten uzak durulmalıdır.
Hastalığın teşhisinde kullanılan bir takım yöntemler bulunmaktadır. Özellikle EKG ve Efor testi Koroner Arter Hastalığının teşhisinde oldukça önemlidir. EKG (elektrokardiyografi) kalbin elektriksel aktivitelerini kayıt altına alınması için kullanılan bir tanı yöntemidir. Kalp seviyesinde cilde yapıştırılan elektrotlar ile kalbin tüm elektriksel aktiviteleri kaydedilmektedir. Kalp ritmi, hızı ve kalp kasına giden yetersiz kan ve oksijen miktarı gibi bulgular ile birlikte kalp krizine ait bulgular EKG kanalı ile kolaylıkla teşhis edilebilmektedir. Fakat EKG istirahat halinde normal şartlarda damar tıkanıklığını göstermez ancak kalp krizi veya göğüs ağrısı başladığı zaman tanı koymada yardımcı olabilir. Bu yüzden koroner arter hastalığının tanısında ilk olarak tercih edilmesi gereken yöntem Efor testidir. Efor testi hekim tarafından gereklilik halinde kullanılan bir tanı yöntemidir. Hastanın koşu bandı üzerinde koşarken EKG’si alınmaktadır. Özellikle bu tetkik gizli koroner hastalığının tanısının koyulması aşamasında etkili bir tanı yöntemidir. Ama unutulmamalıdır ki testin güvenilirliği %100 değildir.
Son dönemde bilgisayarlı tomografi cihaz teknolojisindeki gelişmeler ile koroner arterler görüntülenebilir hale gelmiştir. Halk arasında “Sanal Anjiyo” olarak da bilinen koroner BT Anjiyo ile şu an koroner arter hastalığının taraması rahatlıkla yapılabilmekte, özellikle risk grubuna uygulanmaktadır. İşlem 10 saniye kadar kısa bir sürede tamamlanmakta ve bu işlemle koroner arterler, kalbin yapısı değerlendirilmektedir. Koroner damarlarda ciddi sorunlar tespit edilirse ancak bundan sonra klasik koroner anjiyo işlemine geçilir.
Koroner arter hastalığındaki daralmalar sonrasında bir pıhtıyla tıkanma söz konusu olabilmektedir. Bu durum sonucunda da kalp krizi gelişmektedir. Tıkanan damarın beslediği bölgede yeterince kanlanma olmaması ve oksijensiz kalması doku ölümlerine yol açmaktadır. Tıkanmaların yeri ve müdahalenin zamanında yapılması kalp krizlerinin şiddetlerini ve ölüm oranlarını azaltmaktadır. Bu nedenle koroner arter hastalığının tedavisi ve basamakları ölüm oranlarının azaltılması açısından önemlidir.
Koroner kalp hastalığının tedavisi multidisipliner bir karardır. Kardiyolog ve Kalp damar cerrahı birlikte hastanın klinik ve laboratuvar bulgularını değerlendirerek en uygun tedavi seçeneğini belirlerler. Bunlardan ilki medikal tedavi dediğimiz ilaç tedavisidir. Daha ciddi lezyonlara balon veya stent işlemi ile girişimde bulunulur. Damar tıkanıklığı daha ileri seviyelerde ise bunun tedavi şekli de Bypass ameliyatıdır. Özellikle çok damar hastalarında ve şeker hastalığı mevcutsa tedavi seçeneği bypass ameliyatı olmalıdır. Demekk ki tanısı konulan hastalarda tedavi planı hastaya göre belirlenmektedir. Özel tedavi planında hastanın şikayetleri, belirtileri, hastalıklı ve tutulum gerçekleşmiş damar sayısı, vakanın seyri, damardaki tıkanıklığın derecesi, kalp kasının durumu ve kasılma gücü, hastalık sonrasında ilaç tedavisinden alınan yanıt ve hastanın yaşı tedavi basamaklarının oluşturulması aşamasında ele alınan en önemli kriterlerdir.