Kalp Kapağı Tamir Ameliyatları
Kalp; vücuttaki tüm organların oksi...
Aort anevrizması, aort damarı duvarının zayıf olduğu alanlarda meydana gelen bir balonlaşmadır.
Aort, çıkış noktası kalp olan ve vücuttaki bütün atardamar ağına kaynak oluşturan ana arter olarak tanımlanabilir. Aort anevrizması, tam olarak bu damarda meydana gelen bir çeşit deformasyondur.
Aort anevrizması, vücutta bulunan en büyük atardamar olan aortun, duvar yapısında çeşitli sebeplerden dolayı zayıflama meydana gelmesi ve çapının genişlemesi durumudur. Aort içinde pompalanan kanın basıncı sebebiyle, aort duvarının zayıflayan kısmında bir balon gibi genişleme meydana gelmektedir.
Aort anevrizması, meydana gelen zayıflama doğrultusunda, aortun herhangi bir kısmında ortaya çıkabilmektedir. Aort damar duvarını oluşturan elastik liflerin yapılarında bozulma meydana gelmesi aort anevrizmasında en sık olarak karşımıza çıkan etkeni oluşturmaktadır.
Aort anevrizması, genellikle genetik bir eğilim bulunması sebebiyle ortaya çıkmakta, sıklıkla 50 yaş üzeri ve yüksek tansiyonu bulunan kişilerde görülmektedir. Bazı durumlarda ise, bağ dokusu hastalıkları sebebiyle çok erken yaştaki kişilerde aort anevrizması meydana gelebilmektedir.
Aort anevrizmaları, genellikle hiçbir belirti vermeyen ve rutin kontroller sırasında gerçekleştirilen röntgen filmlerinde fark edilen durumlar olarak karşımıza çıkmaktadır. Bazı durumlarda ise, çeşitli belirtiler ortaya çıkacak kadar büyümesi sonucu hastanın doktora başvurması sonucu anlaşılmaktadır. Bu bakımdan aort anevrizmasının teşhisi için gerçekleştirilen işlemleri şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Aort Anevrizmasında Öncelikli Tedavi: Stent-Greft
Aort anevrizmasının tedavisinde temel olarak ele alınan unsurlar olarak şunları sıralayabilmekteyiz;
Aort anevrizmasının tedavisi için temel olarak, açık ameliyat ve endovasküler onarım dediğimiz kapalı teknik olmak üzere iki yöntem karşımıza çıkmaktadır.
Aort anevrizmalarının tedavisinde, önceden açık ameliyat yöntemi dışında başka bir seçenek bulunmamakta ve hastalar böbrek yetmezliği sorunuyla karşı karşıya kaldıkları bu yönteme başvurmak zorunda kalmaktaydı. Ancak stent-greft teknolojisi, daha önce açık ameliyat yönteminden başka seçeneği bulunmayan anevrizma hastalarına, güvenli ve etkili alternatif bir tedavi olanağı oluşturmuştur.
Yeni nesil ve “dallı” olarak adlandırılan stent-greft teknolojisiyle, böbrek atardamarlarını da içine alan anevrizmalarda, kapalı yöntemle tedavi mümkün hale gelmektedir.
Röntgen ışığı kılavuzluğunda, stent-grefti kılavuz bir tel kullanılarak uzun ince bir borunun (kateterin) içine yerleştirilmektedir. Stent-greft, aortun zayıflamış alanını güçlendirmek için kullanılan boruya verilen isimdir.
İşlem sırasında stent-grefti kateterin içinde kılavuz tel boyunca hareket ettirilmekte ve anevrizma alanına ilerletilmektedir. Kateterin geri çekilmesiyle birlikte, stent-greft anevrizmanın iki yanında genişleme göstermekte ve kanın anevrizmayı itmeden akabileceği yeni bir geçiş yolu oluşturmaktadır. Böylece anevrizma üzerine uygulanan bir basınç bulunmadığı için, anevrizmada zamanla küçülme meydana gelmektedir.
Aort anevrizmalarında, alternatif oluşturan stent-greft teknolojisiyle gerçekleştirilen teavilerin etkilerini şu şekilde sıralayabilmekteyiz;
Normal aort anevrizmalarından çok daha fazla riske sahip olan, karın içi anevrizma operasyonları başarıyla gerçekleştirilebilmektedir.
Göğüs içinde bulunan aorta; çıkan aort (asendan aort), arkus aort ve inen aort olmak üzere 3 bölümden meydana gelmektedir. Bu bölgelerde meydana gelen anevrizmalar herhangi bir belirti vermeksizin, sessizce büyüme gösterebilmektedirler.
5,5 cm çapı ve üzeri boyutuna erişmiş nitelikte çıkan aort ya da diğer adıyla asendan aort, hasta için hayati riskler taşımaktadır.
Asendan aort duvarının incelip yırtılması sonucu, kan kalp boşluğuna birkaç saniyede yayılım göstererek kalbin sıkışmasına ve durmasına sebep olmaktadır. Bu bakımdan asendan aort kısmı için ameliyat kaçınılmazdır diyebilmekteyiz. Asendan aort anevrizmalarında, asendan aort ve aort kapak replasmanı kapalı yöntemiyle, küçük kesiler oluşturularak, 3-4 cm’den bu damarın değişimi gerçekleştirilebilmektedir.