Aort anevrizmasının ne olduğunu anlayabilmek açısından öncelikle, hastalığın adını oluşturan terimleri ele almak faydalı olacaktır.
Aort; kalbin sol karıncığından çıkan, kalbin pompaladığı temiz ve kırmızı kanı tüm vücut sistemine dağıtan en büyük atardamara verilen isimdir. Oksijen açısından zengin olan bu temiz kanın vücuda sistemli ve yeterli şekilde dağıtılması ancak bu atar damarın sağlıklı bir şekilde çalışmasıyla mümkündür.
Anevrizma; terim anlamı olarak kökenini Yunanca ‘genişleme’ anlamına gelen sözcükten almaktadır. Basınç miktarının artması, damar duvarının kalınlığının azalmasına dolayısıyla da damarda, anevrizma adını verdiğimiz, genişlemenin yaşanmasına sebep olmaktadır.
Aort anevrizması, aort duvarının zayıf olduğu noktalarda genişleme ve bu genişlemeye bağlı olarak balonlaşma meydana gelmesidir. Aort içinde pompalanan kanın sebep olduğu basınç, zayıflayan damar duvarının bir balon gibi dışarıya doğru genişlemesine sebep olmaktadır.
Anevrizma aortun herhangi bir kısmında meydana gelebilmektedir. Meydana geldiği yer, anevrizmanın türünü belirlemektedir.
Aort Anevrizması Türleri Nelerdir?
Aort anevrizması, arterde meydana geldiği yere göre türlere ayrılmakta ve isim almaktadır. Bu bakımdan 2 tür anevrizma vardır;
- Abdominal Aort Anevrizmaları; Aort damarının karın bölgesinde genişlemesi anlaşılır. En yaygın görülen aort anevrizma türüdür.
- Torasik Aort Anevrizmaları; aort damarının göğüs içindeki kısımda meydan gelmektedir. Torasik aort anevrizması, aortun kökünde, çıkan aortta, göğüs içinde aortun büküldüğü kısımda ya da inen aortta ortaya çıkabilmektedir.
Riskler Nelerdir?
Aortta meydana gelen anevrizma boyutu zamanla büyüyebilmekte ve beraberinde çeşitli semptomlar meydana getirebilmektedir.
- Aort anevrizması çok fazla büyüdüğünde yırtılabilmekte ve hayati tehlike oluşturan durumlara sebep olabilmektedir. Hatta aort anevrizmasının yırtılması sonucu meydana gelen kanamalar sonucunda ani ölüm riski de ortaya çıkabilmektedir. Kanın çok hızlı pompalandığı bu damarın genişleyip yırtılması durumunda, hiçbir ön belirti oluşmadan ani ölümler yaşandığı gözlenmiştir.
- Aort anevrizmasında, anevrizma içinde kan pıhtısı oluşması da mümkündür. Oluşan bu kan pıhtısının küçük parçaları koparak vücudun içinde dolaşabilmektedir. Kan pıhtısının küçük bir parçasının kalp veya beyin damarında sıkışması durumunda, inme ya da kalp krizi meydana gelebilmektedir. Aynı şekilde böbrekler ya da karaciğer gibi organlarda sıkışan bir kan pıhtısı parçası olması durumunda, söz konusu organlar normal işlevlerini getiremez hale gelebilmektedir. Bacak, ayak ya da kollarda kan akışını bloke eden bir kan pıhtısı parçası olması durumu, uyuşma, karıncalanma veya o bölgede ağrı meydana gelmesine sebep olabilmektedir.
Aort Anevrizmasının Risk Faktörleri Nelerdir?
Aort anevrizması durumunda geçerli olan risk faktörlerinden bazıları, kalp krizi riskini de arttıran birtakım faktörleri kapsamaktadır. Bu faktörleri şöyle sıralayabilmekteyiz;
- Arter duvarlarında sertleşme; durumu kalp damar hastalıklarının en sık sebeplerinden biri olan damar sertleşmesi anlamına gelmektedir. Damar duvarında meydana gelen bir sertleşme, aort anevrizmasının gelişmesine zemin hazırlayabilmektedir.
- Yüksek tansiyon; olağandan yüksek olan atardamar basıncı, uyguladığı basınçla aort anevrizması gelişiminde etkilidir.
- Diyabet; kan şekerinin yüksek olması ve bu durumun süreklilik seyretmesiyle birlikte bir risk faktörü olarak karşımıza çıkmaktadır.
- Yüksek kolesterol; kandaki iyi kolesterol yoluyla dokularda birikmesi önlenen ve atılabilen kötü kolesterol oranının yüksek olmasıyla, damar dokularında biriken bu madde ciddi bir risk faktörü oluşturmaktadır.
- Sigara kullanımı; sigara dumanında bulunan başta karbon monoksit olmak üzere zararlı pek çok madde kana karışmaktadır. Bu maddelerin kana karışmasıyla, kan akışında yavaşlama meydana gelmekte ve beraberinde damar sertleşmesi gibi hastalıklar ortaya çıkmaktadır.
- Kalıtsal; aileden genetik olarak aktarılan bir takım vücut özellikleri, aort anevrizması ortaya çıkmasında risk faktörü oluşturmaktadır. Bazı genetik doku hastalıklarında aort duvarının yapısında zayıflık olur ve anevrizma gelişir.
Yaralanmalar ya da enfeksiyon meydana gelmesi sonucunda da, aort duvarlarında zayıflama gerçekleşmesine bağlı olarak aort anevrizması ortaya çıkabilmektedir.
Aort Anevrizması Semptomları Nelerdir Ve Nasıl Teşhis Edilir?
Aort anevrizması görülen hastaların çoğunda hiçbir şikayet söz konusu olmayabilir. Hatta aort anevrizması genellikle, başka ve alakasız durumlar için yapılan sağlık tetkiklerinde uygulanan röntgen filmiyle ortaya çıkmaktadır. Bunun sebebi, aort anevrizmalarının çoğunlukla, semptomlara neden olacak büyüklüğe gelmeden önce yıllar içinde yavaşça büyümesidir. Büyük anevrizmalarda bile hiçbir semptom görülmeyebilir. Bu açıdan rutin sağlık tetkiklerinin aksatılmaması çoğu zaman hayati önem taşımaktadır diyebiliriz.
Anevrizma semptomları meydana geldiğinde, anevrizmanın meydana geldiği yere bağlı olarak en yaygın görülen semptomlar, göğüste veya karında ağrı şeklindedir. Ağrı aralıklı olarak meydana gelebilmekte ya da süreklilik arz edebilmektedir.
Abdominal aort anevrizmasının semptomu olarak hastaların en sık şikayeti, karınlarında nabız gibi ritmik bir atım hissi yaşanmasıdır.
Torasik aort anevrizmasında ise semptomlar, sırt ağrısı, nefes darlığı veya yutma zorluğu şeklinde meydana gelebilmektedir.
Aort Anevrizması Nasıl Tedavi Edilir?
Aort anevrizması durumlarında iki tedavi yöntemi öne çıkmaktadır:
- Açık Cerrahi Onarım; anevrizmanın meydana geldiği yere bağlı olarak göğüste ya da batında bir kesi yapılmakta ve gerekli cerrahi işlemler uygulanmaktadır. Açık cerrahi onarım ameliyatları, 3-5 saat aralığında gerçekleştirilmektedir. Hastalar, 5- 6 gün aralığında hastanede tutulabilmektedir. Çoğunlukla hastalar, 6-12 hafta içerisinde normal yaşantılarına devam edebilmektedirler.
- Endovasküler Onarım; kapalı yöntemle aort anevrizmasının onarılması. Özellikle abdominal aort anevrizmalarında tercih ettiğimiz bir yöntemdir. Bu işlem anjio yapılıyor gibi kasıktan girilerek anevrizmayı stent ile kapatma işlemidir. Endovasküler onarım işlemi, yaklaşık olarak 1-3 saat sürmektedir. Genellikle hastalar bir iki gün içinde taburcu edilmektedir. Açık cerrahi onarıma oranla uygulanan kesiler daha küçüktür. Hastalar çoğunlukla normal yaşantılarına, 1-2 hafta içinde dönebilmektedir.